Mangel-Wurzel'in dünyasına hoşgeldiniz...Ağzınızda bırakacağım rahatsız edici tat bakalım sizi nereye sürükleyecek?

22 Ekim 2011 Cumartesi

Gerçekler...





En iyi yalancıların,usta birer yalancı olduklarına inanmaları için mumlarının yatsıya kadar yanmasını beklemekten ziyade,o muma birinin üflemesini tercih etmeleri ne yaşanılası bir tecrübeymiş meğer...

20 Ekim 2011 Perşembe

VÜCUT - RUH ORTAK YAPIMI

Geçen hafta tansiyonum 10 a 15 ti...Bu benim yaşım için rekor sayılabilecek bir rakam.Yediklerime içtiklerime baktım tabiki önce,neyi yanlış yapıyordum yada ne değişmişti beslenme sistemimde.Aradım taradım tüm dış etmenleri,insanların yüzlerine baktım vakti zamanında beni sinir etmiş olan var mı diye,içimde kalmış birikmiş can acıtan bir söz aradım,nafile...Dimağım en azından son yaşadıklarım adına süt gibi beyaz su gibi berraktı.Yoktu kanıma dokunan canımı sıkan bir durum,bir olay yahut bir insan...Aslında arama bölgem sadece olumsuzluklarla ilgiliydi,yani yanlış beslenme,çevreden gelen olumsuz reaksiyonlar gibi...Sonra düşündüm,durduk yere sürekli bir kalp çarpıntısı ve delicesine yüksek bir tansiyon olamazdı...Bu kez hayatımdaki diğer değişiklere yöneldim...

Evet...Farkında olmadan yada farkında olup görmemezlikten gelerek bir şeyler peşindeydim hayatla alakalı,tam da tansiyonumun tavan yapıp,kalp atışlarımın yüksek desibellere ulaştığı anlarda...Peşindeyim diyorum evet ,bu bendeki tam anlamıyla bir peşinde olma hali çünkü.Hayatı akışına bırakmak,bazı tatlı tesadüflerle sizi ödüllendirmesini beklemek yerine,üzerine yürüyüp kafa tutma şekli...Bu ilginç yaklaşımım ki beni başarıya götürmediği halde ısrarla sürdürdüğüm davranış şeklim yüksek heyecen ve beklenti nöbetleriyle resmen vücudumu sarsmakta,tuhaf bir şekilde etkisi altına almaktaydı...Vücudumuzun sistematik yapısıyla alakalı ne derler bilirsiniz,kalbimiz ve beynimiz elektrik üretir.Bu elektrik sanıldığının aksine kalbimizden daha güçlü yayılır,duygularla,yaşananlarla doğan bu frekanslar dış ortama yayılarak pek çok varoluşun şeklini belirler...Dünyayı yöneten hislerdir neticede,biliyorum.Bunu minumum da örneklendirirsek aynı şiddetle bizim vücut reaksiyonlarımızı yöneten de hislerimiz,iç sesimiz...Böyle olduğunu daha önce teoride bilmeme rağmen bu kadar net pratiğe dökmemiştim.

SANIYORUM SANMAKTAN VAZGEÇMELİYİM

Hayatın üzerine gidiş olarak gördüğüm davranış biçimim,kesinlikle çok içsel ve doğal gelişim gösteren,en ufak meseleleri büyütüp umutlanarak kendi kendimi kandırma durumuydu.Yine bu durum beni etkisi altına almış gibiydi.Biriyle tanışmıştım tam da o sıralar...Fakat 1 e 10 katan bir kalp ve sürekli tiyatral versiyonuyla beynimde sergilenen oyun sayesinde durum çoktan tanışmayı aşmıtı.Aşktan dehşet korkuyordum,onun benden aç gözlülükle beklediklerine cevap veremeyeceğime de emindim,ama gün gibi aşikardı ki kırık kalplerin beni cezbedişi kadar büyük bir gerçek yoktu.Her ne hikmetse bir kırık kalp,bir dertli surat gördüm mü dayanamam,şifa olmak ilaç olmak isterim,çabalarım,didinirim taki kendimi hasta edene ve o hastalıktan kolum kanadım kalkmayana kadar...Sonuçta iyiliğine seferber olduğum hasta yürek elbet kalkar yatağından bir iki çırpar kanadını,baktı uçmaya gücü var,beni görmez gözü uçar gider.Aşk hep özgür olmak,bulup bulup yeniden kaybetmek ister çünkü.Bu yüzden "aşk geçici,çabuk biter" derler,oysa o asla bitmez,özgürlüğüne koşar yalnızca...Bu onun istemsiz yaptığı bir durumdur,kalbinin sesiyle yaşamayı adet edinen insanları daha çabuk kandırır,bu tip insanlar ateşi canlı tutmak için hep farklı rüzgarlar peşinde koşmak isterler,hep merak ederler...

Sonuçta bir kırık kalp karşımda,bense görev aşkıyla yanan bir hekim misali kalmıştık karşı karşıya,bazı şeyler aklımızın büyüttüğü kadar mıydı,yada telefon konuşmalarımız,tatlı şakalaşmalarımız,amaçsız "özledim" lerimiz gibi toz pembe miydi görmeliydik,buluştuk...Genellemelerden hiç hoşlanmam ama ilginçtir ki hep böyle durumlar çıkar karşıma,evet ilginçtir,kadının gerçeklere bağlı yapısıyla erkeğin düşlere duyduğu aşk nasılda çelişirmiş meğer...Bir masanın başında o düşünü arar gibi bakıyordu gözlerime bense gerçeğe çoktan hazırlanmış bir metanetle cevap veriyordum aynı bakışlara...Trajik bir durum...Ama ben hazırdım zaten,hiç bir zaman göründüğü gibi olmaz,erkeğin büyüttüğü gibi değildir hiç bir şey,ama illaki kadının gerçeklerine daha yakındır...İki insandan çok,iki hayal kırıklığı gibi oturursun masada...Bir taraf çok konuşur,bir taraf susar,asla denge bulunmaz..Sonuçta olan tansiyona olmuştur,bedene ve ruha olmuştur,umuda olmuştur,sanmaktan vazgeçmeyen kalbe vurulmuştur büyük darbe,yeter dersin o an kalbine yeter, vazgeç artık sanmaktan...

Sanırım bu şarkı uygundur...

17 Ekim 2011 Pazartesi

Benim meselalarım...

Mesela diyorum;sokaklardan bütün erkekleri kovsam!
Bu gecelik evlerinde otursalar.
Korkmadan dolaşsam bütün şehri,
Kimse dokunmasa bana,
Bir sandalda sabahlasam.
Alabildiğince kadın,alabildiğince özgür olsam.
Küfür etsem ağız dolusu,./ utanmasam,
Şehre isyanımı haykırsam.
Kim bilir kaç kere satılmıştır,/ bu dünyanın anası!
Mesela diyorum;/ bu gecede ben babasını satsam!
Mesela Yani Mesela diyorum....